Kayıtlar

Özdemir Asaf'ın Kısaca Hayatı

Resim
Özdemir Asaf , 1923 yılında Ankara'da doğdu. Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmında ve Kabataş Erkek Lisesi'nde okudu. Hukuk Fakültesi'ne kaydolan Özdemir Asaf, daha sonra buradaki öğrenimini yarıda bırakarak önce İktisat Fakültesi'ne daha sonra da Gazetecilik Enstitüsü'ne girdi. Fakat buradaki öğrenimini de yarıda bıraktı ve yazı hayatına atıldı.  İlk yazısı Servet-i Fünun-Uyanış dergisinde yayınlandı.  Tanin ve Zaman gazetelerinde çalışan Özdemir Asaf, 1951 yılında Sanat Basımevi'ni kurdu. İlk kitabı " Dünya Kaçtı Gözüme " 1955 yılında yayımlandı.  Özdemir Asaf, eserlerinde düşünceye önem vererek ses ve şekil unsuruna fazla değer vermemiştir. Ahenkten ve ince hayallerden uzak, şiirden çok vecizeye benzer eserler vermiştir. Özdemir Asaf, 28 Ocak 1981 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti. ÖZDEMİR ASAF'IN ESERLERİNDEN BAZILARI Şiirleri Dünya Kaçtı Gözüme Sen Sen Sen Bir Kapı Önünde Sen Bana Bakma, Ben Senin Baktığın Yönde

Fatma Aliye Hanım'ın Kısaca Hayatı

Fatma Aliye Hanım (Fatma Aliye Topuz), 1862 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Ahmet Cevdet Paşa'nın kızı olan Fatma Aliye Hanım, iyi bir öğrenim gördü. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi.  1897'deki Türk-Yunan savaşı sırasında askerlere ve ailelerine yardım amacıyla " Cemiyet-i İmdadiye " adlı bir derneğin kurucuları arasında yer aldı. Bu dernek bilinen ilk resmi kadın derneğimizdir.  "Bir Hanım" takma adıyla George Ohnet'in 'Volonte' adlı eserini Türkçeye çevirdi. Kadın sorunlarıyla ilgili olarak çeşitli dergilerde (İnkılap, Ümmet) önemli yazılar kaleme aldı.  Fatma Aliye Hanım, ilk Türk kadın romancısı olarak tanınmaktadır. " Muhadarat ", " Refet , " Udi " ve " Enin " adlı romanlarını yayımladı. Biyografi, felsefe, siyaset ve tarih alanlarında da eserler kaleme aldı. Fatma Aliye Hanım, yaşadığı dönem boyunca Avrupa ve Amerika basınında adından sıkça söz ettirmiştir. Eserleri çeşitli dillere çevrilm

Lidyalılar Hakkında Kısaca Bilgi - Maddeler Halinde - Özet

Resim
Lidyalılar, Gediz ve Küçük Menderes nehirleri arasında kalan bölgede yaşamışlardır. Frigyalıların   egemenliğini kabul eden Lidyalılar,  Frigyalıların Kimmerler tarafından  yıkılmasından sonra  M.Ö. 687 tarihinde bağımsız bir devlet kurmayı başardılar.  Lidya Devleti'nin başkenti Sardes 'tir. İlk kralları ise Giges 'tir.  Lidyalılar M.Ö. 546 yılında Pers İmparatorluğu tarafından yıkılmıştır.  Ticarete oldukça önem veren Lidyalılar,  Efes'ten başlayarak Mezopotamya'ya kadar uzanan Kral Yolu 'nu yapmışlardır. Bu yol doğu-batı ticaretinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Ayrıca, Lidyalıların Kral Yolu'nu yapmaları ticarete verdikleri önemi göstermektedir.  Lidyalılar ticareti kolaylaştırmak için M.Ö. 700 yılında parayı icat etmişler dir. Bunun sonucunda ticarette o döneme kadar kullanılan değiş-tokuş usulü ortadan kaldırılmıştır.  Lidyalıların ordusu ücretli askerlerden oluşmaktaydı. Bu durum, savaşlarda başarısız olmalarına yol açmıştır

Ali Kuşçu'nun Kısaca Hayatı

Asıl adı Ali Bin Muhammed olan Ali Kuşçu 'nun doğrum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 15. yüzyılın ilk çeyreğinde doğduğu belirtilmektedir. Devrin önemli bilim ve kültür merkezlerinden Semerkand 'ta öğrenim görmüştür. 1421 yılında Uluğ Bey'in kurduğu Semerkand Rasadhanesi 'ne müdür olarak atanmıştır. Uluğ Bey'in 1450'de öldürülmesi üzerine Semerkand'tan ayrılan Ali Kuşçu, Tebriz'e Akkoyunlu Uzun Hasan'ın yanına gitmiştir.  Elçilik görevi ile İstanbul'a Fatih Sultan Mehmet 'in yanına gelmiş ve kendisine gereken ilgi gösterilerek burada kalması istenmiştir. Ali Kuşçu bu teklifi kabul ederek İstanbul'da çalışmalarına devam etmiştir. Ayasofya Medresesi Müderrisliği 'ne getirilen Ali Kuşçu, Fatih döneminde medreselerde yapılan düzenlemelerde de etkili olmuştur. 1474 yılında İstanbul'da vefat etmiştir. En önemli eserleri arasında şunlar vardır: Risale-i fi'l Hey'e, Şerh-i Tici Uluğ Bey, Risale fi'l Muhamm

Kutadgu Bilig'in Özeti

Resim
İyi kanun adamı olan hükümdar Kün Toğdı , yurduna yararlı olmakla beraber yardımcısız yaşadığı için yönetim yükünün omuzlarına çökmüş olmasından muzdariptir. Hakanın ününü duyarak onun hizmetine can atan Ay Toldı , talihinin yaver gitmesi sayesinde arzusuna kavuşur, vezirlik payesini elde eder. Hükümdarına; doğruluk, eşitlik, ödül ve ceza üzerine kurulmuş olan adaletin önemini anlatır. Mutluluktan söz açar. Bazı erdemler üzerinde ısrarlı durur. Nihayet günün birinde de hastalanır. Hekimler derdine derman bulamaz. O da hükümdara bir vasiyetname yazarak oğlunun gözetimini de kendisine emanet ettikten sonra hayata gözlerini kapar. Ay Toldı ölünce oğlu Ögdülmiş vezirlik makamına yükseltilir. Aklın timsali olan bu Ögdülmiş de devlete yararlı olur. Akıllı yeni vezirinin görüşlerine uygun olarak idaresini yürüten hükümdar daha da başarılı olur. Bu arada vezirine bir yardımcı arar. Vezir de zeki fakat dünyayı umursamayan ve dağda yaşayan akrabası Odgurmış 'a haber verir. Ancak, Odgur